Muharrem Kararnamesi

Muharrem Kararnamesi

 1854 yılından Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı hükümetleri sürekli olarak dış borç almışlardı. Bu borçları iki dönemde ele alırsa; 1854’teki ilk borçlanmadan, Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödeyemeyeceğini ilan ettiği 1875 yılına kadar süren dönemin en belirgin özelliği çok ağır koşullarda çok büyük miktarda borç almış olmasıdır. Bu devrede alınan borçların faiz oranları çok yüksektir. 1860 yılından sonra hazineye giren bir İngiliz lirası için iki İngiliz lirasından fazla borç ödemek icab etmiştir. Dünya fiyat düzeylerinin genel olarak sabit kaldığı bir dönemde bu kadar yüksek faiz oranları çok olumsuz koşullara işaret etmektedir. Alınan borçların büyük bir kısmı eski borçların anaparalarının faizine harcanmış, yatırımlara hemen hemen hiç kaynak ayrılmamıştır. Her yıl ödenmesi gereken anapara ve faiz miktarları kısa zamanda Osmanlı maliyesinin ve olanaklarının üstüne çıkmıştır.[1]

Bu şekilde son derece elverişsiz koşullarda yapılan dış borçlanmalar sonucu hükümet 1875 yılında ödemelerin durdurulmasını kararını almak zorunda kalmıştır. Bu kararla ortaya çıkan mali bunalım 1881 yılında Muharrem Kararnamesi ile Duyun-ı Umumiye İdaresinin kurulmasına ve belirli kamu gelirlerinin tahsili ve vadesi gelen borç faizlerinin ödenmesi işlerinin doğrudan doğruya yabancılardan oluşan bir heyet tarafından yapılmasına yol açmıştır.[2]

1879 yılında Galata Bankerlerinin hükümete sundukları bir ödeme projesi hükümetçe kabul edilerek 22 Kasım 1879’da yürürlüğe konuldu. Bu projenin özelliği Galata Bankerlerinin ve Osmanlı Bankası’nın hükümete vermiş olduğu kısa vadeli borçları altı adet gelir kaynağına dayandırmasıydı.[3] 

Rüsumu Sitte” (altı vergi) olarak adlandırılan bu projeye göre, hükümet, Osmanlı Bankası ve diğer Galata Bankerleri ile harp içinde alıp da ödeyemediği borçları için yeni bir anlaşma yapmış ve 6 devlet gelirini bu anlaşmaya garanti olarak göstermişti. Bu önemli 6 gelir kaynağının Osmanlı Bankası ve Galata Bankerlerinin alacaklarına karşılık gösterilmesi bir bakıma iç alacaklılara bir öncelik tanınması idi. Anlaşmaya göre; “Rüsumu Sitte” idaresi adı altında bir müessese kurulacak ve idareye aşağıdaki 6 resim tahsis edilecekti.[4] 

1.    Alkollü içkiler

2.    Pul

3.    İstanbul ve civarı deniz ürünü rüsumu

4.    İstanbul ve civarı, Edirne, Samsun, Bursa ipek öşürü

5.    Tuz

6.    Tütün tekeli 

Buradan toplanan vergileri bu idare toplayacak ve bunu kendi borcuna sayacaktı. Ancak, Avrupalı alacaklılar bu anlaşmadan hiç memnun kalmadılar. Osmanlı’ya bu idarenin kendilerine devredilmesi için baskı kurmaya başladılar. Yapılan görüşmeler sonucunda 20 Aralık 1881 yılında Rüsumu Sitte İdaresinin tüm hakları Muharrem Kararnamesi ile Duyun-ı Umumiye İdaresine devredildi.[5]

1881 yılında gelindiğinde ve Osmanlı maliyesi üzerine Avrupa alacaklılarının denetimi kurulduktan sonra ise, Osmanlı bürokrasisi bütçe açıklarını denetim altına almadan dış borçlanmaya girişmenin uzun vadeli maliyetleri ve sonuçları hakkında artık hayli deneyimliydi.[6] Türk, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Avusturya imtiyazlı tahvil hamillerinin temsilcilerinden derlenmiş “Duyun-ı Umumiye Varidat-ı Muhassasa İdaresi” tesis edilerek Osmanlı borçlarının tahsili konusu gündeme getirildi.[7] Yabancı alacaklı temsilcileriyle Osmanlı Hükümeti temsilcileri arasında müzakereler 13 Eylül 1881 tarihinden 20 Aralık 1881 tarihleri arasında yaklaşık üç ay devam etmiştir. 20 Aralık 1881 tarihi, 28 Muharrem 1299 tarihine rastladığından anlaşma “Muharrem Kararnamesi” adını almıştır.[8] Muharrem Kararnamesine, 1858, 1860, 1862, 1863, 1865, 1869, 1870, 1872 ve 1873 istikrazı ile Mısır vergisi karşılık olup; Fransa ve İngiltere’nin kefil oldukları 1855 istikrazı ile Mısır vergisi karşılık gösterilerek akdedilen 1854, 1871 ve 1877 istikrazları kararname dışında bırakılmıştır.[9] 

Tahvilatın amortismanı muayyen bir cetvele göre yapılacaktı. Birinci grup 1858 ve 1862 istikrazlarından terekküp ediyordu. 1860, 1863, 1864, 1872 istikrazları ikinci grubu temsil ediyordu. 1865, 1869 ve 1873 istikrazları üçüncü gruba ve nihayet Duyun-ı Umumiye tahvilatıyla ikramiyeli tahvilat dördüncü gruba dahil bulunuyordu.[10] Gruplara ayırmak hususunda esas, her bir istikrazın teminatı derecesi idi. Evvela birinci grup amorti edilecek ve bunu, sırasıyla diğerleri takip edecekti. İtfa senede iki kere ve meclisin arzusuna göre ya iştira veya kur’a suretiyle icra olunacaktı. Faiz %1 olduğu zaman itfa payı sermayenin %66 ve üçte ikisini teşkil edecekti.[11] Duyun-ı Umumiye İdaresinin kurduğu denetim sayesinde, Osmanlı Devleti’nin dış borçlarında ödediği faiz oranı kısa bir süre sonra %4-5 düzeyine indi. Daha önce 1875 öncesindeki borçlanmalarda ise Osmanlı Devleti dünya fiyatlarının sabit olduğu bir dönemde %10-12 arasında bir faiz ödemekte idi.[12]

Osmanlı Devleti’nin iç ve dış borçları Rusya’ya savaş tazminatı dahil olmak üzere, toplam 237 milyon Osmanlı lirasından (215,5 milyon sterlin) 141,5 milyon Osmanlı lirasına (128,6 milyon sterlin) indirildi; ayrıca, yıllık faiz ve anapara ödemeleri 15 milyon Osmanlı lirasından (13,6 milyon sterlin) 3 milyon Osmanlı lirasına (2,7 milyon sterlin) indirildi.[13]

Meclis idaresi, 1 Kânunusani 1882’de vazifeye başladı ve 10 Teşrinisani 1879 Kararnamesi ile Galata Bankerleri sendikasına verilen salahiyetleri müsteniden Mr. Hamilton Lang tarafından tesis olunan idari teşkilatı olduğu gibi ele aldı. İmparatorluk sınırları dahilinde teşekkül eden bu ecnebi meclis Avrupalı hamillere pek büyük ümitler veriyordu.[14]

1882-1914 yılları arasında borç faizi olarak 124 milyon sterlin ödendi. İdare başarısının bir bölümü, doğrudan uyguladığı reformlardan kaynaklanmaktadır. Örneğin, ipekten alınan aşarı artırmak için Bursa’da parasız bilgi veren ve dut ağaçları dağıtan “İpek Böcekçiliği Enstitüsünü” kurdu. Dünyada ipeğe olan talebin sürmesi sonucunda üretim ve ihracat artış göstermiştir ve 1881-1905 yılları arasında 15-20 milyon dolayında dut ağacı dağıtılmış idi.[15] Böylece, bu idare Osmanlı pazarında bir nevi tüccar olma ve ticaret yapma görevini de üstlenmiştir.

 

 

 

 

 

 



[1] Gürsoy, age., s.199.

[2] Gürsoy, age., s.199.

[3] Gürsoy, age., s.205.

[4] Gürsoy, age., s.205-206.

[5] Gürsoy, age., s.207.

[6] Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, Tarih Vakfı Yay, İstanbul 1999, s.233.

[7] Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye’de Kapitalizmin Gelişimi, İstanbul, s.26.

[8] Önsoy, age., s.153.

[9] Önsoy, age., s.153.

[10] Blaısdell, age., s.118.

[11] Blaısdell, age., s.119.

[12] Pamuk, age., s.233.

[13] Kıray, age., s.212.

[14] Blaısdell, age., s.122.

[15] Blaısdell, age., s.109.

Yorum Gönder

Daha yeniDaha eski