Modern Sporun Doğuşu ve Prensipleri

 Modern Sporun Doğuşu 

18.-19. yüzyıllar süresince kendini daha önceki fiziksel aktivite formlarından ayıran modern sporun temel prensipleri, İngiltere’de, aydınlanmanın rasyonel düşüncesi ve endüstriyel toplum düzeninden köken alarak gelişmiştir. Bu özellikler yüksek performans çabası (performans prensibi), performansı kıyaslama eğilimi (rekabet prensibi) ve en yüksek performansın ölçülerek kayıt altına alınması düşüncesidir (rekor prensibi). Performans prensibi, performans artırıcı rasyonel, özelleşmiş antrenman yöntemlerinin kullanımına; rekabet prensibi yarışma organizasyonlarının oluşumuna ve yarışma şartlarının kurallara bağlanmasına yol açarken rekor prensibinin ön şartı, sportif performansın nicel verilerle kesin olarak belirlenmesiydi. Allen Guttmann, bu genel prensiplerden hareket ederek modern sporun ayırt edici karakteristik özelliklerini, laiklik, fırsat eşitliği, özelleşme/uzmanlaşma, rasyonelleşme, bürokratikleşme, sayısallaştırma ve rekor arayışı olarak detaylandırmıştır. 

 Modern sporun İngiltere’de doğmuş olması bir dizi toplumsal ön şartın varlığı ile ilişkilendirilebilir: 

a. İngiliz Püritenizmi: 17.-18. yüzyıllarda İngiltere’de yaygın dinsel bir cemaat olan Püritanizm, çalışma hayatındaki dürüstlük, çalışkanlık ve başarıyı tanrısal seçilmişlik olarak görüyor ve her alandaki performans düşüncesini şiddetle destekliyordu. 

b. İngilizlerin bahis tutkusu ve soyluların yarışma hamiliği: İngilizlerin belirgin özelliklerinden olan bahis tutkusu, 17.-18. Yüzyıllarda sıklıkla yarışma organizasyonlarının düzenlenmesine neden oluyordu. Yarışmalar kamuoyunda büyük ilgi uyandırıyor ve yarışma hamiliğini genellikle aristokratlar üstleniyordu. 

c. Primogenitur yasası: Mülkiyet ve unvan hakkını ilk doğan erkek çocuğa veren ve diğerlerini halktan sayan yasa, soylular ve orta sınıf arasında yumuşak bir geçişe yol açmıştı. 

d. İngiliz yönetim modeli: Kuvvetler ayrılığına dayalı İngiliz parlamenter sistemi, spora ait düzenlemeleri kolaylaştırıyordu. 

e. İngiliz kulüp sistemi ve halk okulları: Düzenli yarışmacılığa zemin oluşturacak kurumsallaşma için geleneksel halk okulları ve 17. yüzyılda ortaya çıkan İngiliz kulüpçülüğü (Public Schools) uygun ortamlar sağlıyordu. 

İngiltere’de Ortaçağ ve sonrasında fiziksel aktiviteler sadece soylular ve şövalyeler tarafından yapılabilirken halk tabakasında spor tanımına uygun ilk uygulamalar 17. ve 18. yüzyılda görülmeye başlanmıştır. Sporun gereksinimleri arasında bulunan yazılı kurallar ilk bowling (1670), kriket (1727), golf (1740), boks (1743) ve curling (1795) gibi sporlarda kayıt altına alınmış, ancak kuralların tam anlamıyla yerleşmesi 19. yüzyıl ortalarında gerçekleşmiştir. Kulüpleşme ve organizasyon düzenleme örnekleri de 18. yüzyıl ortalarında görülmektedir. İngiltere’de 1751’den itibaren at yarışları düzenlenirken, 1739’dan itibaren curling, 1744’den itibaren golf ve 1767’den itibaren de kriket kulüplerinin kurulmaya başlandığı bilinmektedir. 

 Günümüzdeki modern spor anlayışının ortaya çıkışı ise ancak 19. yüzyılın başlarından itibaren olmuştur. Bu değişimi getiren ve tetikleyen kuşkusuz Endüstri Devrimi’dir. Viktorya İngilteresi, bu dönemde dünya coğrafyasının yaklaşık üçte birine hakim iken dünyanın da ticaret ve iktisat merkezi konumundaydı. Endüstri devrimiyle üretimde makineleşmeye geçilmesi ve buhar gücünün kullanımı insan gücüne dayalı ekonomik anlayışı değiştirmiş olsa da sağladığı yeni iş sahaları ile yurtdışından göçü ve köylü nüfusun şehre göçünü hızlandırmıştı. Endüstri Devrimi’nin sosyal anlamda üç büyük etkisi olmuştur: Şehirleşme, sanayileşme ve kitlesel iletişim. Sanayinin gelişimi “ücretli işçi” kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu yeni sınıfın azalan mesai saatleri ile de birlikte boş zamanlarını değerlendirme aktivitelerine yönelmesi modern sporların toplum içinde yaygınlaşmasına ivme kazandırmıştır.

Spor yapmak ve seyirci olarak katılmak, şehirli hayatına uyum sağlamaya çalışan göçmenlerin arkadaş edinmesini sağlıyor, tatmin edici olmayan iş yaşantısından uzaklaşmayı ve şehrin sınırlılıklarından kurtulmayı beraberinde getiriyordu. Ayrıca patronlar fiziksel ve mental yönden güçlü olmasını bekledikleri işçilerini spor yapmaları için cesaretlendiriyor ve teşvik ediyordu. Dönemin sosyal reformistleri ise sporun halk sağlığının korunması ile karakter ve ahlak üzerindeki olumlu etkilerini, hızla şehirleşen insanlar için bir çözüm yolu olarak sunuyorlardı. Teknolojik ilerlemelerin getirdiği ulaşım, boş zaman, bilimsel spor mühendisliği ve kitle iletişim araçları ise sporun yaygınlaşmasına hizmet etmekteydi. Bisikletin icadı ise özellikle çalışan kesim için en kısa sürede, sanayileşmiş şehirlerden kaçış ile birlikte egzersiz, açık hava ve zihin dinginliği sağlayan bir boş zaman etkinliği sağlamıştı. Bilim ve teknoloji, mesafe ve zaman ölçümlerinin daha hassas yapılmasını beraberinde getirmişti. Fotoğraf makinesi, radyo gibi icatlar ise sporun yeni taraftarlar bulması ve yaygınlaşmasında önemli rol oynamaktaydı. Tüm bu gelişmeler spor malzemeleri üzerine bir piyasa yaratmış, Endüstri Devrimi’nin getirdiği ekonomik olanaklar, orta sınıfın spora aktif ve pasif katılımını tetiklemişti.

Endüstri Devrimi öncesi uygulanan ve tam olarak spor olarak adlandıramayacağımız fiziksel aktiviteler; devrimin, İngiltere’nin sosyal, kültürel ve politik hayatında yaptığı değişimlerin, gelenekler ile harmanlanmasını sağlayarak modern sporun doğuşunu tetiklemiştir. Değişen sosyal yapı; fiziksel egzersizleri, kurallı, rekabetçi, yarışmaya dayalı bir forma sokmuş ancak geleneksel yapıda yer alan şövalyelik ruhu ve centilmenlikten asla vazgeçilmemiştir. Devrimin en ilginç etkisi ise spor etkinliklerinin bir zaman çizelgesi ile düzenlenmesini sağlamasıydı. Pazartesi ve Cuma arasındaki çalışma saatlerindeki artış ve düzenli çalışma saatleri, ortak boş zamanların ortaya çıkmasına yol açmış ve bu durum sporun gelişmesinde önemli bir etken olmuştu. Büyük spor etkinlikleri Cumartesi öğleden sonraya alınmış ve devrim öncesi düzensiz spor olayları yerini zamanı belli spor aktivitelerine bırakmıştı.

Sporun İngiltere’de doğuşu ve yaygınlaşmasındaki bir diğer etmen ise okul sporlarıdır. Özellikle takım sporlarının karakter gelişiminin aracı olarak kullanılması bilinçli bir beden eğitimi hamlesini başlatmıştır. İstenen reformu 1828-1842 yılları arasında Rugby Koleji’nin direktörlüğünü yapan Thomas Arnold gerçekleştirmiştir. Arnold, okul sporları yoluyla öğrencilerinin manevi niteliklerini geliştirmek, sorumluluk anlayışı kazandırmak, toplumsal hayata sokmak ve yaşam pratiği sağlamak istemiştir. Spor derneklerinin yönetimini öğrencilere bırakarak, öğretmen müdahalelerini azaltarak, takım kaptanlarını ve kuralların uygulayıcısı olan hakemleri kendilerinin seçmesini sağlayarak öğrencilerine hayat deneyimi kazandırmayı amaçlamıştır. Sporun yayılması, İngiliz kolej ve üniversitelerinin örgütlenmesi ile kolaylaştırılmıştır. Arnold örneği izlenerek üniversite ve kolejleri temsil eden takımların karşılaştırılması düşüncesi sporun atılım yapmasına ve ortak kuralların uygulanmasına yol açtı. Bu rekabetin en tanınmış örneği, ilk 1829’da yapılıp 1856’dan itibaren günümüze kadar her yıl düzenlenen Cambridge ve Oxford takımları arasındaki kürek yarışlarıdır. Eğitim yoluyla spor kültürünün ülke geneline yayılması, çeşitli sporların İngiltere’nin her yerinde uygulanacak ortak kurallara bağlanması ve sonrasında diğer ülkelerce de benimsenmesiyle sonuçlandı.

Ancak, sporcuların uyması gereken yalnızca bu teknik kurallar değildi. Sporcu, amatörlük kurallarına uymalı, mücadele; dürüst ve şövalyelere özgü bir davranışı (fair play) korumak zorundaydı. Gençliğin spora gösterdiği ilgi top oyunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştu. Kriket hali hazırda bilinirken 1823’de Arnold ’un okulu olan Rugby Koleji’nde sadece ayakla oynanması gereken topu (futbol) eliyle yakalayarak koşmaya başlayan bir öğrenci rugby oyununun ortaya çıkmasını sağlamıştı. 1863’te kurulan Futbol Birliği (Football Association) ve 1871’de kurulan Rugby Birliği (Rugby Football Union) iki sporun özel kurallarını onaylamıştı. İlerleyen süreçte ilk profesyonel futbol takımları da İngiltere’de kuruldu. Özellikle orta sınıfın ve işçilerin boş zaman değerlendirme aktivitesi olan spor kulüpleşme yoluyla ülke geneline yayıldı. 1880 yılında Amatör Atletizm Birliği (Amateur Athletic Association) kuruldu. Bu kurumsal yapılanma anlayışı diğer spor branşlarına da yansıyarak 20. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir.

Yorum Gönder

Daha yeniDaha eski